Murat Öztürk, “Yeni bir uçak getirdik. Gel uçalım. Çok keyif alacaksın” dedi. Hemen kalktım Hezarfen’e gittim. Uçtuk. Çok haklıymış.
Yerden 2000 feet yüksekteyiz. Saatte 200 kilometre hızla uçuyoruz. Gökyüzü pırıl pırıl… Bir tarafta Marmara Denizi ışıl ışıl, ufuk çizgisine uzanıyor, diğer tarafta güzel İstanbul. Murat Öztürk yavaş yavaş gazı kesiyor ve stop düğmesine basıveriyor. Tek motorlu uçağımızın burnundaki pervanenin giderek yavaşladığını ve sonunda durduğunu görüyorum. Motor sustu. Müthiş bir sessizlik. Yüzlerce metre yüksekte çalışmayan motorlu küçücük bir uçağın içindeyim. Panik, korku, heyecan…. Hayır. Tam tersi. Huzur, keyif ve özgürlük. Çünkü bu uçak tam da bunun için tasarlanmış. Sadece ruhumuz değil, bedenimiz de bir martıya, güvercine dönüşüyor. Kulağımızda sadece rüzgarın sesiyle kilometrelerce süzülüyoruz. Dakikalarca İstanbul’un ve gökyüzünün tadını çıkarıyoruz. Sonra hiç motor çalıştırmadan Hezarfen’e yaklaşıyoruz ve bir kuş gibi konuveriyoruz.
‘Herkes uçabilir’
Murat Öztürk bir havacılık sevdalısı. Onlarca pilot yetiştirmiş bir öğretmen. Yaklaşık 60 uçağa bakım hizmeti veren bakım işletmesi sahibi. Türkiye’nin tek gökyüzü habercisi. Uçağıyla gösteriler yapan bir akrobasi pilotu. Bugünlerde bir hayali var: Havacılığın sadece kazancı yüksek insanların işi olmadığını göstermek ve dünyanın çoktan keşfettiği gökyüzüyle Türk insanını tanıştırmak. Bunun için hava parkları kurmanın peşinde. İlk hedef Ankara ve İzmir. Birlikte uçtuğumuz yeni uçağı da bu hayalin ilk adımlarından biri aslında. Çünkü bir aylık bir kursla havacılığa adım atmak ve ultralight tipi bu uçağı uçurmak mümkün. Projesini heyecanla şöyle anlatıyor:
Ön yargıları aşmalıyız
Türkiye’de insanların kafasında havacılığın, uçmanın çok zor olduğuna dair çok yanlış bir önyargı var. Birisi Hezarfen’e geldi, ilk kez küçük uçağa biniyor, lövyeyi verdim, sağ-sol yaptı. Dedi ki, “Hocam beni şu cep telefonumla bir çeker misin?” “Hayrola” dedim, anlattı: “Benim bir askeri pilot arkadaşım var. ‘Gideceksin oraya, camdan bakacaksın, döneceksin’ dedi. Şunu bir çek de ona göstereyim.” Bir pilot bile bunun yapılamayacağını zannediyor. Burda asker kökenli pilotların istemeden de olsa bir olumsuz etkisi var. Çok uzun yıllar çok ciddi disiplin altında bu işi öğrenmiş ve uygulamışlar. O yüzden çevrelerine de bu algıyı yayıyorlar. Ama sivil havacılığın, sportif havacılığın farklı olduğunu anlayıp yollarımızı bir ayırmamız lazım.
Çocuk parkı gibi
Topair olarak sportif havacılıkta bildiklerimizi paylaşmak istiyoruz. 25 senedir sportif havacılıkla ilgileniyorum. 58 yaşında hâlâ uçuyorum çünkü çok seviyorum. Avrupa’da, Amerika’da neler yapıldığını gördüm. Bunu havacılığı seven insanlarla paylaşmak istiyorum. Ama ülkemize baktığımız zaman insanlar, bu istek ve meraklarını nerede giderecek. Bir Hezarfen, bir de Selçuk. Büyükşehirlerde özel teşebbüsün gerçekleştireceği ya da belediyelerin altyapısını hazırlayıp özel teşebbüse vereceği hava parkları yapılması lazım. Hava parkı ne demek, Türkiye’de pek bilmiyoruz. Havacılıkla ilgilenen insanların rahatlıkla girip çıkabileceği, sportif amaçlı, her tür havacılık faaliyetlerinin sürdürülebileceği, insanların oraya gelip bilgi alabileceği bir yer. Çocuk parkı gibi. Parka İsmail’in çocuğu girer. Yaşar’ın çocuğu giremez diye bir şey yok. Eskiden okullarımızın suyu akmıyordu, para yoktu. Ama şimdi devletimizin parası var. Bunu yapabiliriz, şöyle kısacık bir pist de yapabilir. Bu şehrin içinde de olmayacak, pahalı bir şey de değil.
Ultralight uçmanın en kolay yolu
Bu uçağı getirdiğimizde çok heyecan duydum. Motoru kapatılıyor bu uçağın. Motorlu planör. Şimdi bizde hep nedir, “Motor bir durursa ne yaparız, öldük ölüyoruz, gittik gidiyoruz” falan. Bütün dünyada uçaklar planör gibi uçabilir. Amerika’da nasıl adam gitti motorları durmuş koca yolcu uçağını Hudson nehrine indirdi. Ama bu uçağın kanatları çok geniş olduğu ve bu işe ehil bir gövdesi olduğu için uzun süre süzülebiliyor. NASA’dan ödül almış. Eğitimi kolay, bakım maliyeti yok kadar az. Fiyatı 70 bin Euro. Tam bir hava sporu. 150 metreden kalkıyor. Yani 200 metre bir yer düzelt yeter. Tabii izinlerini almak kaydıyla. Yoksa herkes kafasına göre havalanır. Olmaz. Bunun usulleri var. Başvurulur, o noktalarda NOTAM’lar çıkarılır. Diyelim, “Edirne’de bir tarlan var. İznini aldın, her Cumartesi- Pazar arkadaşlarınla uçuyorsunuz. Orada NOTAM çıkarılıyor. Orada belirli büyüklükte bir saha ayırılıyor. Diğer uçaklar da uçarken dikkatli oluyor. Bu kadar. Hepsi bu.
‘Son 5 yılda çok şey değişti’
İnsanlar korkuyor, çünkü havacılığı bilmiyor. Havayolları otobüstür. Ne satın alınabilinir ne işletilebilir. Ama biz taksilerle ilgileniyoruz. Biz hep otobüslere binmişiz. Taksilerden haberimiz yok. Bu ayrıntı ama düşündüğün zaman içinde çok şey var. Yanı sıra paraşütü, yamaç paraşütü var. Yani hava parkları dergah gibi olacak. Herkes orada aradığını bulur olacak.
Havayolları tamam ama genel ve sportif havacılıkta çok geri kaldık. Son 5 senede insanların gözlerinin açılmasının tek nedeni Türkiye’de pilot açığının olmasıdır. İnsanlar pilot açığını görerek “Aaa biz de uçak kullanabilirmişiz” demeye başladılar. Ulaştırma Bakanlığı’nın bu konuda çok büyük katkısı olmuştur. Ama yönetim bizim tarafa yani genel ve sportif havacılığa yeterli zaman ayıramamıştır. Bu da açık. Ne gerekiyorsa biz de yardımcı olmaya hazırız. 700 metrelik bir pist… Çayırlık olsun, bir tane ufak bir beton pist. Etrafı da tel çevrilir o kadar. Fiyatını söylemeye gerek yok. Ne kadar az olduğu düşünülebilir.
2 bin feet’te havayolu var, motorlu paraşüt 5 binde geziyor
Hava araçlarına sahip olmak kolay. Ama ne yazık ki sadece operatörlüğü öğretiliyor. Mesela motorlu paraşüt. 5-6 bin feet’e kadar çıkabiliyor. Bizim üzerimizden 2 bin feet’te havayolu geçiyor. Bu çocuğa ‘çıkamazsın’ diyen olmadı ki… Çıkar. Havaalanlarının kalkış ve iniş bölgeleri var. Ne kadar tehlikeli. Motosiklet fuarında gördüm. Adam, “fotoğraf çeker, adam uçurur” diye motorlu paraşüt satıyor. Şöyle bir diyalog yaşadık:
-Nasıl uçuyorsunuz?
-Ne demek?
-Fotoğraf için izin almalısınız.
-Valilikten alıyoruz.
-Bak kardeşim, vali aşağıya karışır, yukarıya Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü var. Ya benim önüme çıkarsan, kaza yaparsak.
-Radarlarınız var.
-Radar seni görmez ki. Peki diyelim ben Sarayburnu’na gidiyorum. Hastane muayenemi olmuşum, uçağın bütün vecibelerini yaptırmışım. Uzun anlatmaya gerek yok bütün prosedürlerim tamam. Kuleye diyorum ki, “Efendim Maltepe’ye devam ediyorum”, kule “Anlaşıldı, trafik negatif, uçuş serbest” dedi. Ben Sarayburnu’ndayım, ister bakarım önüme, ister bakmam, kule ‘boş’ dedi. Birisi olsa dikkatli ol diyecek. Diyelim sen çıktın karşıma ve gidiyoruz aşağıya. Benim kabahatim var mı?
-Hocam, benim yedek paraşütüm var.
Türkiye’de bunların düzelmesi lazım. İşte bu hava parkları bu insanları biraraya getirip, “Arkadaşlar böyle yapmamanız lazım, şöyle uçmanız lazım” diyecek mekanlar olacak. Bunu hızla yapmamız lazım. Bir taraftan güvenli hale getirecek, bir taraftan da işi kolaylaştıracak. Bir takım hava sahaları tahsis edilecek, “Buralarda cirit atın” diyecek.
‘Pilotlar dahi çocuklarını getirmiyor’
Cumartesi- Pazar oluyor pilotlar dahi Hezarfen’e gelmiyor. Binlerce pilotumuz var, havayollarında 600 tane yabancı pilot var. “Ya baba ne olur beni götür. Uçakları bir göreyim” diyen çocukları yok mu. Maalesef yok. Çok büyük paralar gerektiğini zannediyor. 200 dolara o çocuğun vizyonunu açacak farklı bir hafta sonu yaşatabilirsiniz. Çocuk Anadolu Üniversitesi’ne girecek, pilot eğitimi alacak. Diyoruz ki, “Beyefendi burda 3 saat uçsa çok faydalı olur” Çocuğunuzu bir sürü özel kurslara göndermiyor musunuz? Malesef bugüne kadar olmadı. Hava parkları çocuklar için de çok iyi olacak.
16 yaşında sertifika
Ultralight (Hafif uçak) sertifikası alabilmek için 16 yaşı bitirmek yeterli. 1 ay süren kurs 5-6 bin euro.
3 uçak 1 arada
Pipistrel Sinus 912, motorlu planör, uzun menzil süper ekonomik ve çok yönlü eğitim uçağı özelliklerini bir arada sunuyor