Kategori: Uçuş Deneyimleri

10 Temmuz
2018
  • Temmuz 10, 2018
  • 0 Yorumlar

Uçağın Motorunu Kapattık !

Murat Öztürk, “Yeni bir uçak getirdik. Gel uçalım. Çok keyif alacaksın” dedi. Hemen kalktım Hezarfen’e gittim. Uçtuk. Çok haklıymış.

Yerden 2000 feet yüksekteyiz. Saatte 200 kilometre hızla uçuyoruz. Gökyüzü pırıl pırıl… Bir tarafta Marmara Denizi ışıl ışıl, ufuk çizgisine uzanıyor, diğer tarafta güzel İstanbul. Murat Öztürk yavaş yavaş gazı kesiyor ve stop düğmesine basıveriyor. Tek motorlu uçağımızın burnundaki pervanenin giderek yavaşladığını ve sonunda durduğunu görüyorum. Motor sustu. Müthiş bir sessizlik. Yüzlerce metre yüksekte çalışmayan motorlu küçücük bir uçağın içindeyim. Panik, korku, heyecan…. Hayır. Tam tersi. Huzur, keyif ve özgürlük. Çünkü bu uçak tam da bunun için tasarlanmış. Sadece ruhumuz değil, bedenimiz de bir martıya, güvercine dönüşüyor. Kulağımızda sadece rüzgarın sesiyle kilometrelerce süzülüyoruz. Dakikalarca İstanbul’un ve gökyüzünün tadını çıkarıyoruz. Sonra hiç motor çalıştırmadan Hezarfen’e yaklaşıyoruz ve bir kuş gibi konuveriyoruz.

‘Herkes uçabilir’

Murat Öztürk bir havacılık sevdalısı. Onlarca pilot yetiştirmiş bir öğretmen. Yaklaşık 60 uçağa bakım hizmeti veren bakım işletmesi sahibi. Türkiye’nin tek gökyüzü habercisi. Uçağıyla gösteriler yapan bir akrobasi pilotu. Bugünlerde bir hayali var: Havacılığın sadece kazancı yüksek insanların işi olmadığını göstermek ve dünyanın çoktan keşfettiği gökyüzüyle Türk insanını tanıştırmak. Bunun için hava parkları kurmanın peşinde. İlk hedef Ankara ve İzmir. Birlikte uçtuğumuz yeni uçağı da bu hayalin ilk adımlarından biri aslında. Çünkü bir aylık bir kursla havacılığa adım atmak ve ultralight tipi bu uçağı uçurmak mümkün. Projesini heyecanla şöyle anlatıyor:

Ön yargıları aşmalıyız

Türkiye’de insanların kafasında havacılığın, uçmanın çok zor olduğuna dair çok yanlış bir önyargı var. Birisi Hezarfen’e geldi, ilk kez küçük uçağa biniyor, lövyeyi verdim, sağ-sol yaptı. Dedi ki, “Hocam beni şu cep telefonumla bir çeker misin?” “Hayrola” dedim, anlattı: “Benim bir askeri pilot arkadaşım var. ‘Gideceksin oraya, camdan bakacaksın, döneceksin’ dedi. Şunu bir çek de ona göstereyim.” Bir pilot bile bunun yapılamayacağını zannediyor. Burda asker kökenli pilotların istemeden de olsa bir olumsuz etkisi var. Çok uzun yıllar çok ciddi disiplin altında bu işi öğrenmiş ve uygulamışlar. O yüzden çevrelerine de bu algıyı yayıyorlar. Ama sivil havacılığın, sportif havacılığın farklı olduğunu anlayıp yollarımızı bir ayırmamız lazım.

Çocuk parkı gibi

Topair olarak sportif havacılıkta bildiklerimizi paylaşmak istiyoruz. 25 senedir sportif havacılıkla ilgileniyorum. 58 yaşında hâlâ uçuyorum çünkü çok seviyorum. Avrupa’da, Amerika’da neler yapıldığını gördüm. Bunu havacılığı seven insanlarla paylaşmak istiyorum. Ama ülkemize baktığımız zaman insanlar, bu istek ve meraklarını nerede giderecek. Bir Hezarfen, bir de Selçuk. Büyükşehirlerde özel teşebbüsün gerçekleştireceği ya da belediyelerin altyapısını hazırlayıp özel teşebbüse vereceği hava parkları yapılması lazım. Hava parkı ne demek, Türkiye’de pek bilmiyoruz. Havacılıkla ilgilenen insanların rahatlıkla girip çıkabileceği, sportif amaçlı, her tür havacılık faaliyetlerinin sürdürülebileceği, insanların oraya gelip bilgi alabileceği bir yer. Çocuk parkı gibi. Parka İsmail’in çocuğu girer. Yaşar’ın çocuğu giremez diye bir şey yok. Eskiden okullarımızın suyu akmıyordu, para yoktu. Ama şimdi devletimizin parası var. Bunu yapabiliriz, şöyle kısacık bir pist de yapabilir. Bu şehrin içinde de olmayacak, pahalı bir şey de değil.

Ultralight uçmanın en kolay yolu

Bu uçağı getirdiğimizde çok heyecan duydum. Motoru kapatılıyor bu uçağın. Motorlu planör. Şimdi bizde hep nedir, “Motor bir durursa ne yaparız, öldük ölüyoruz, gittik gidiyoruz” falan. Bütün dünyada uçaklar planör gibi uçabilir. Amerika’da nasıl adam gitti motorları durmuş koca yolcu uçağını Hudson nehrine indirdi. Ama bu uçağın kanatları çok geniş olduğu ve bu işe ehil bir gövdesi olduğu için uzun süre süzülebiliyor. NASA’dan ödül almış. Eğitimi kolay, bakım maliyeti yok kadar az. Fiyatı 70 bin Euro. Tam bir hava sporu. 150 metreden kalkıyor. Yani 200 metre bir yer düzelt yeter. Tabii izinlerini almak kaydıyla. Yoksa herkes kafasına göre havalanır. Olmaz. Bunun usulleri var. Başvurulur, o noktalarda NOTAM’lar çıkarılır. Diyelim, “Edirne’de bir tarlan var. İznini aldın, her Cumartesi- Pazar arkadaşlarınla uçuyorsunuz. Orada NOTAM çıkarılıyor. Orada belirli büyüklükte bir saha ayırılıyor. Diğer uçaklar da uçarken dikkatli oluyor. Bu kadar. Hepsi bu.

‘Son 5 yılda çok şey değişti’

İnsanlar korkuyor, çünkü havacılığı bilmiyor. Havayolları otobüstür. Ne satın alınabilinir ne işletilebilir. Ama biz taksilerle ilgileniyoruz. Biz hep otobüslere binmişiz. Taksilerden haberimiz yok. Bu ayrıntı ama düşündüğün zaman içinde çok şey var. Yanı sıra paraşütü, yamaç paraşütü var. Yani hava parkları dergah gibi olacak. Herkes orada aradığını bulur olacak.

Havayolları tamam ama genel ve sportif havacılıkta çok geri kaldık. Son 5 senede insanların gözlerinin açılmasının tek nedeni Türkiye’de pilot açığının olmasıdır. İnsanlar pilot açığını görerek “Aaa biz de uçak kullanabilirmişiz” demeye başladılar. Ulaştırma Bakanlığı’nın bu konuda çok büyük katkısı olmuştur. Ama yönetim bizim tarafa yani genel ve sportif havacılığa yeterli zaman ayıramamıştır. Bu da açık. Ne gerekiyorsa biz de yardımcı olmaya hazırız. 700 metrelik bir pist… Çayırlık olsun, bir tane ufak bir beton pist. Etrafı da tel çevrilir o kadar. Fiyatını söylemeye gerek yok. Ne kadar az olduğu düşünülebilir.

2 bin feet’te havayolu var, motorlu paraşüt 5 binde geziyor

Hava araçlarına sahip olmak kolay. Ama ne yazık ki sadece operatörlüğü öğretiliyor. Mesela motorlu paraşüt. 5-6 bin feet’e kadar çıkabiliyor. Bizim üzerimizden 2 bin feet’te havayolu geçiyor. Bu çocuğa ‘çıkamazsın’ diyen olmadı ki… Çıkar. Havaalanlarının kalkış ve iniş bölgeleri var. Ne kadar tehlikeli. Motosiklet fuarında gördüm. Adam, “fotoğraf çeker, adam uçurur” diye motorlu paraşüt satıyor. Şöyle bir diyalog yaşadık:

-Nasıl uçuyorsunuz?
-Ne demek?
-Fotoğraf için izin almalısınız.
-Valilikten alıyoruz.
-Bak kardeşim, vali aşağıya karışır, yukarıya Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü var. Ya benim önüme çıkarsan, kaza yaparsak.
-Radarlarınız var.
-Radar seni görmez ki. Peki diyelim ben Sarayburnu’na gidiyorum. Hastane muayenemi olmuşum, uçağın bütün vecibelerini yaptırmışım. Uzun anlatmaya gerek yok bütün prosedürlerim tamam. Kuleye diyorum ki, “Efendim Maltepe’ye devam ediyorum”, kule “Anlaşıldı, trafik negatif, uçuş serbest” dedi. Ben Sarayburnu’ndayım, ister bakarım önüme, ister bakmam, kule ‘boş’ dedi. Birisi olsa dikkatli ol diyecek. Diyelim sen çıktın karşıma ve gidiyoruz aşağıya. Benim kabahatim var mı?
-Hocam, benim yedek paraşütüm var.

Türkiye’de bunların düzelmesi lazım. İşte bu hava parkları bu insanları biraraya getirip, “Arkadaşlar böyle yapmamanız lazım, şöyle uçmanız lazım” diyecek mekanlar olacak. Bunu hızla yapmamız lazım. Bir taraftan güvenli hale getirecek, bir taraftan da işi kolaylaştıracak. Bir takım hava sahaları tahsis edilecek, “Buralarda cirit atın” diyecek.

‘Pilotlar dahi çocuklarını getirmiyor’

Cumartesi- Pazar oluyor pilotlar dahi Hezarfen’e gelmiyor. Binlerce pilotumuz var, havayollarında 600 tane yabancı pilot var. “Ya baba ne olur beni götür. Uçakları bir göreyim” diyen çocukları yok mu. Maalesef yok. Çok büyük paralar gerektiğini zannediyor. 200 dolara o çocuğun vizyonunu açacak farklı bir hafta sonu yaşatabilirsiniz. Çocuk Anadolu Üniversitesi’ne girecek, pilot eğitimi alacak. Diyoruz ki, “Beyefendi burda 3 saat uçsa çok faydalı olur” Çocuğunuzu bir sürü özel kurslara göndermiyor musunuz? Malesef bugüne kadar olmadı. Hava parkları çocuklar için de çok iyi olacak.

16 yaşında sertifika

Ultralight (Hafif uçak) sertifikası alabilmek için 16 yaşı bitirmek yeterli. 1 ay süren kurs 5-6 bin euro.

3 uçak 1 arada

Pipistrel Sinus 912, motorlu planör, uzun menzil süper ekonomik ve çok yönlü eğitim uçağı özelliklerini bir arada sunuyor

Devamını Oku
08 Temmuz
2018
  • Temmuz 8, 2018
  • 0 Yorumlar

Güntay Şimşek: “Böyle bir
uçuş keyfi olamaz!”

Havacılık sektörüyle bu kadar içli dışlı, her yeni modelin fabrika töreninden tutun ilk uçuşuna kadar takip eden, en gözde iş jetlerini, business ve first class’ları denemiş biri olarak hafta içinde unutamayacağım bir deneyim yaşadım. Daha önce havada rüzgârın gücüyle süzülen bir planörde uçmamıştım; ilk tecrübeyi Hezarfen Havaalanı’nda üstelik motorlu planörde gerçekleştirdim. Ama böyle bir uçuş zevkini daha önce hiçbir hava aracında tatmadığımı söylemeliyim.

1000 feet yukarıda motoru durdurup hava akımlarının yardımıyla, sessiz bir şekilde, geniş görüş açısına sahip bir aygıtın içinde süzülmek inanılır gibi değil. Motorunun verdiği güven üzerine bir de paraşütlü olmasını, hatta bunların ikisi olmasa bile bir planörün rahatlıkla bir tarlaya süzülüp inebileceğini düşünmek, gökyüzüyle güvenli temas kurmanın sonsuz kapısını aralıyor.

Top Servis Yönetim Kurulu Başkanı pilot Murat Öztürk, Slovenya yapımı Sinus 912 modelle uçmak için davet edince açıkçası ilk önce nazlandım. Israr üzerine gidip beraber uçtum. Yetmedi havada loop yaptık.

İki kişilik ultralight motorlu planöre Murat Öztürk’le beraber yerleştik. Pist başında koşmaya başlamamızla havalanmamız o kadar kısa sürdü ki şaşırdım. Meğer rüzgârı da kafadan aldığımız için 80 metreyi kat edip 40 knot hıza ulaştığımızda yerle irtibatımız kesilmiş.

Bir süre sonra Öztürk 1000 feete çıktığımızı söyledi. Ve hızlanmak için pervanenin açısını değiştirmesi yetti. Fakat bir süre sonra motoru durdurdu. İlginçtir motorun kapanması irtifa kaybına, uçağın konumunda bir değişikliğe sebep olmuyor. Sadece titreşim ve ses kesiliyor. Havada süper bir sessizlik. Öyle ki aşağıya baktığımızda bayrak bile kıpırdamıyordu, ama hava akımlarının (termik) yardımıyla süzülüyorduk. Tekrar motoru çalıştırıp Çatalca’daki rüzgârgüllerine doğru uçtuk. 10 dakikaya yakın sessiz bir şekilde süzüldük. Zaten planörlü uçuşun amacı da bu. Denizde yelken ne ise havada planör o. Uzun yıllar yelkenli yapmış biri olarak, planörün zevkini onunla kıyaslayamam.

 

Ve Hezarfen’e süzülerek dönüş. Maksat planörle uçarken acil durumda uygun bir yere inişi test etmek. Tarlanın birine teker koymak üzereydik ki motorun düğmesine basıp yükseldik. Pistte yaklaştığımızda ise yine motoru durdurduk. Kanatta yer alan sponer’ların yardımıyla aniden alçaldık. Uzun, geniş ve kıvrık kanatlarda yer alan flaplar sadece havada süzülmeyi değil inişi de oldukça kolaylaştırdığından tatlı bir şekilde piste teker koyduk. 60 milyon dolarlık iş jetlerine bile sahip olma hayali kurmazken 70 bin Euro seviyesindeki bu motorlu planör artık rüyalarıma girecek…

Rekortmen uçak

Ultralight (çok hafif) motorlu planör Sinus, çok kısa pistlerden iniş kalkış yapabiliyor. Yurtiçindeki uzun uçuşlar için de elverişli ve 27:1 süzülme oranında (gliding ratio) uçmanın keyfini çıkarmaya müsait. Sinus; bir planör, uzun menzilli süper ekonomik, gezi ve pazardaki en iyi çok yönlü eğitim uçağı özelliklerine sahip. Uçak 2001’in dünya şampiyonluğu unvanına sahip. Ayrıca 2004’te dünya etrafındaki solo uçuşla rekoru tasdik edilmiş.

Gürültü mü? Ne gürültüsü?

Uçağın gövdesinde kullanılan karbon elyaf oldukça hafif olmasını sağlıyor. Ayrıca uçmaya ara verdiğinizde 15 dakikada söküp depoya da kaldırabilirsiniz. 200 km’lik yüksek seyir hızında saatte 10 litre yakıt harcayan uçağın süper düşük yakıt tüketimine bakılırsa, standart 60 litrelik yakıt tanklarıyla 1000 km uçabilirsiniz.

Sinus, o kadar sessiz ki kalkış yaparken neredeyse sesi duyulmuyor. Kabin gürültüsü de çok düşük. Hatta kulaklık olmadan (NASA tarafından onaylı) uçabiliyor. Motoru durdurup süzülmeye başladığınızda ise Sinus tamamen sessizleşiyor.

Devamını Oku
Call Now ButtonHemen Ara